Talim ve Terbiye Kurulu Başkanı Prof.Dr. İrfan Erdoğan, yeni sınav sistemiyle ilgili merak edilen her şeyi “hurriyet.com.tr”ye açıkladı.
Milli Eğitim Bakanlığı, eğitimde yeni arayışlarını sürdürüyor. Bazı haksız uygulamaların ortadan kaldırılmasını da gerçekleştiriyor. “Öğrencinin notu 10 üzerinden olsa ne, 100 üzerinde olsa ne fark eder” diyenler çıkacaktır ama işte not sisteminde yapılan bu değişiklik bile önemli haksızlıkların giderilmesinde büyük araç oluyor.
Günümüzde ortaöğrenim “formalite” haline getirilmiş durumda. Okulların yerini dershaneler aldı. Tüm bunlar yetmiyormuş gibi Ortaöğretim Kurumları Sınavı yani kısa adıyla OKS kademeli olarak kaldırıldı. Öğrenci genelde 8. sınıfta Anadolu liseleri, fen liseleri sınavı için dershaneye giderken, şimdi sistemde yapılan değişiklikle 6,7 ve 8’nci sınıflarda yapılacak merkezi sınavlar ve bunların ortaöğretime geçişte etkili olması nedeniyle öğrencinin 6 sınıftan itibaren dershaneye bağımlı hale getirileceği konuşuluyor.
Açıkçası dershane sahipleri de bu durumdan hayli memnun. Ancak, yeni sınav sisteminin mimarı Talim ve Terbiye Kurulu Başkanı Prof.Dr. İrfan Erdoğan hiç de dershane sahipleri gibi düşünmüyor. O, ortaöğretim kurumlarına girişte öğrencinin dershaneye gitmesine gerek kalmayacağını üstüne basa basa vurguluyor.
Biliyoruz ki, bu sözler şu anda veliler açısından da çok inandırıcı bulunmuyor. En iyisi bu konuyu enine boyuna Talim ve Terbiye Kurulu Başkanı İrfan Erdoğan’a sormak.
İşte, Erdoğan’ın merak edilen konulara ilişkin açıklamaları:
- Milli Eğitim Bakanlığı olarak yeni ortaöğretime geçiş sistemi geliştirdiniz. Bu sisteme çeşitli kesimlerden eleştiriler geliyor. Size yansıyanlara bakarak yeni sistem nasıl algılandı?
SBS veya yeni ortaöğretim geçiş sistemini, konuyla doğrudan ilgiyle olanlar bizim açıklamalarımızı duymasalar bile anladılar. Yalnız genel olarak bütün kamuoyuna baktığımızda algılamanın ve yorumlamanın kısmen eksik olduğunu söyleyebiliriz.
Hangi açılardan eksiklikler var?
- En önemli yanlış algılama şu; eski ortaöğretime geçiş sistemi sadece bir merkezi sınava dayanıyordu. Şu anda kamuoyunda yanlış algılama çerçevesinde “bir merkezi sınav kaldırıldı, üç sınav konuldu” şeklinde bir yorum var. Bu kesinlikle doğru değil. Kaldırılan sınavla şu anda 6, 7 ve 8. sınıf sonlarında uygulanacak olan sınav taban tabana farklı. Kaldırılan sınav müfredat odaklı değildi. Müfredatın dışında da bir takım üst düzey beceriler gerektiren, hayat için, öğrenci için çok gerekli olmayan nitelikleri de ölçmeye çalışan, belli sayıda öğrenciyi Anadolu liselerine ve fen liselerine yerleştirebilmek için sadece ve sadece eleme odaklı yapılan bir sınavdı. Yeni ortaöğretime geçiş sistemi çerçevesinde gerçekleştirilecek olan sınavların en temel özelliği müfredat odaklı olması. Yani 6. sınıf sonunda yapılacak sınavın sadece ve sadece 6. sınıfla ilgili olması, aynı şekilde 7. sınıfta yapılacak olan sınavın 7 ile, 8. sınıf sonunda yapılan sınavın 8’le ilişkili olması.
- Eski sistemde de sorular zaten müfredattan sorulan sorulardı. Şimdi de müfredat diyorsunuz. Aradaki fark ne?
- Öncelikle yeni uygulanacak olan sınav sorularının “zor olması gerekir” gibi bir kaygıdan hareketle hazırlanmış olması söz konusu değil. OKS çocuğun ilköğretimde almış olduğu eğitimi ölçecek nitelikte olmaktan çok, daha zorlaştırılmış belli sayıda öğrenciyi seçmeye yönelik bir sınavdı. Bu yüzdende bu sınavın sonuçlarına göre matematikteki, Türkçedeki başarı, fen bilgisindeki başarı çok düşük çıkıyor ve böyle görülüyordu. Asla bu sınav matematikteki, Türkçe’deki, fendeki, sosyal bilgilerdeki başarıyı ölçen bir sınav değildi. Buna dayalı olarak yapılan yorumda kesinlikle yanlıştı. Şimdi yeni yapılacak olan sınavlarda müfredat neyse o çerçevede karşımıza bir soru yelpazesi çıkacak. Dolayısıyla soruların zorluğu, kolaylığı gibi her hangi bir endişe yer almayacak.
- Velilerin korkmasına gerek yok diyorsunuz...
- Evet. Şimdiye kadar ki yapılan sınavlarda velilerin okulun dışında başka becerileri, başka teknikleri kazanma konusunda bir telaşı vardı. Öğrenci fen bilgisi, matematikle ilgilendiği kadar sınav tekniğiyle de ilgileniyordu. Çok kısa sürede bir takım teknikleri kavrayıp, soruyu doğru bir şekilde cevaplama, hızlı soru çözme gibi bir takım okulun dışında kazanılan tekniklere yöneldiler.
Bunun içinde ek desteklere ihtiyaç hissediyordu ve dershanelere gidiyordu?
- Şu anda ise öğrencinin sadece ve sadece okulunda aldığı derslere yönelmesi, okulun dışındaki kurumlara yönelirse de okuldaki eğitimi destekleyecek nitelikte yönelmesi söz konusu. Öğrencinin artık durumu doğru algılayıp, eğitim-öğretim özünü oluşturan temellerin dışına çok fazla kaymasına ihtiyaç kalmayacak.
Sınav sistemleri oluşturulurken hep şu tartışma ortaya çıkar; yeni sistem dershanelere giden öğrenci sayısını arttıracak mı veya azaltacak mı? Genelde sınav sistemini oluşturanlar bunu azaltacağı yönünde görüş bildiriler. Ama pratikte arttığını görürüz. Burada da dershanelere giden öğrenci sayısının 4., 5. sınıflara kadar düştüğü dile getiriliyor. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Beklediğiniz bir şey miydi? Değişebileceğine inanıyor musunuz?
- Son 10-15 yıl içinde Türk eğitim sisteminde dershanelere ileri ölçüde bağımlılık oluştu. Bu yıl öğrencilerin dershaneye yönelmesi doğal. Yılların getirdiği alışkanlığın bir sonucudur. Ancak bu yıldan itibaren yeni sistemi öğrencinin, velinin, öğretmenin doğru bir şekilde algılaması söz konusu olduktan sonra önümüzdeki yıldan itibaren dershaneye olan yönelmenin hızla düşmesini bekliyoruz. Bu yıl yapacağınız değişiklik ne olursa olsun söz konusu olan sınavsa buna dayalı bir şeklide dershaneye yani okul dışı kurumlara yönelmenin olacağa beklenmekteydi. Bundan sonraki yıllarda bu yönelme kesin ve kesin azalacak diye bekliyoruz.
Diploma notunun etkisi konusunda bir tartışma var. Diploma notunun bazı öğrencilere daha yüksek puanlar getirdiğini, yüksek puanı olan öğrencilere ise daha az etkide bırakarak arada eşitsizlik yaratıldığı şeklinde eleştiriler var. Bu ne derece doğru olan bir yaklaşım?
- Öğretmenlerin yaptığı değerlendirmeyle ilgili yapılan eleştirilerin, yapıldığı ölçüde problem olacağını beklemiyoruz. Daha önceden süper liselere geçişte öğrencilerin elde ettiği puanlara göreydi. O zaman da birçok araştırma şunu ortaya koydu; öğretmenlerimizin, okullarımızın yaptığı değerlendirme kamuoyunda korkulduğu ölçüde problem olacak bir durumda değil. Şimdi de okullarımız öğretmenlerimiz en adaletli, en doğru değerlendirmeyi yapacaklardır. Çok istisnai durumlarda yani SBS sonuçları ile çelişen, çok problemli değerlendirmelerde bir takım istatistiki tetkiklerle ortaya konabilir ve onlara yönelikte çok sert tedbirler rahatlıkla alınabilir. Okullarda yapılan değerlendirmelerdeki keyfiyeti azaltma yönünde Talim Terbiye Kurulu’ndan geçen yönetmeliklerde birçok adımlar attık, birçok çözümler geliştirdik.
- Ne tür çözümler?
- Okullarda yapılacak olan ortak sınavlar, değerlendirmenin yüzlük puan sistemi üzerinden yapılması, her bir sınavda sorulacak soruların dengeli bir şekilde dağılımına yön veren değişiklikler okullarda yapılan değerlendirmenin olabildiğine objektif ve nesnel olarak yapılmasını sağlamış olacak. Dolayısıyla önümüzdeki yıllarda bu yeni sistemin harekete geçirme noktasında atmış olduğumuz adımlarla aslında daha doğru, daha nesnel bir değerlendirme yapılabilmesinin temelleri atılmış olacak.
- Sonuçta bunu bu yıl uygulayacaksınız. Ama bundan önce size veri olabilecek bir çalışmanız olacak mı?
- Aralık ayında 150 civarında okulda bu sınavın pilot uygulaması yapıldı. Bu pilot uygulama sonucunda tabiki bazı veriler bizim bazı problemlere yönelik tedbir almamız konusunda bir ışık tutmuş olacak.
Oradan çıkan sonuçlara göre bazı değişiklikler yapma gibi şeyler olabilecek mi?
- Oradan çıkacak sonuçlar aslında topluma ve kamuoyuna sakin olmaları konusunda, rahat olmaları konusunda bir güven telkin edecek diye bekliyoruz. Sınavların nasıl olacağı, sınavların olumlu yönden getirecekleri şimdiden belli aslında. Pilot uygulamayla kamuoyunu ikna etmiş olacağız. Pilot uygulamanın sonuçları ile eğitimle iç içe olan kamuoyuna açıklayacağız. En azından sürekli söylediğimiz soruların zor olması gibi bir zorunluluk olmadığı için, makul sorularla karşılaşmanın öğrenciye güven vereceği bu doğrultuda öğrencinin okuluna yöneleceği, dersini önemseyeceği konusundaki öngörülerimiz bu pilot uygulamayla birlikte çok açık bir şekilde ortaya çıkmış olacak. Bu da veliler için, öğrenciler için önemli bir ipucu sağlamış olacak.
- Yeni sistemin vizyonu ne olacak?
- Yeni sistemin iki temel vizyonu var. Bir ortaöğretime öğrenci yerleştirmede sağlam ve güvenilir bir veri elde edebilmek. İkinci ve daha önemlisi ilköğretimde gerçekleştirilen eğitim ve öğretimin masaya yatırılmasını sağlamak. Bu her iki amaçta eğitim sistemini hareketlendirme anlamında çok önemli bir işleve sahip olacak. Aslında ortaöğretime geçiş söz konusu olduğu zaman belki daha ileriki yıllarda atılması gereken en ideal adım ortaöğretim kurumlarının tamamına yerleştirmeyi yeni sistemle elde edilecek verilere dayandırarak yapmak olacak. Eğer mevcut Anadolu lisesi, fen lisesi sayısını bu şekilde korumaya devam edersek bilhassa ortaöğretimde yaşanan bazı problemler ve ilköğretimde hiç olmaması gereken telaş, stres, tamamen ortadan kalkmamış olacak. Ortaöğretim kurumlarına girişte sadece belirli ortaöğretim kurumları için Anadolu liseleri ve fen liseleri için bir sistem geliştirme yerine geliştirilen sistemin bütün ortaöğretim kurumlarına öğrenci seçmeye yönelik hale getirdiğiniz zaman gerçekten hem ilköğretimde hem ortaöğretimde birçok problemi çözmüş olacağız.
Burada öz gidişata herhangi bir şekilde zarar vermeden ve risk almadan değiştirilmeye çalışıldı. Dolayısıyla sistemi kökten değiştirmeye yönelik bir hedef var ama mevcut gidişatı biçimsel yönden değiştirmeye yönelik bir adım var. Bu sistemin en önemli getireceği katkı eğitim sistemini hesap verilebilir hale getirmesi olacak. Eğitim sisteminin hesap verebilirlik mekanizması çok zayıf. Bu sistemle birlikte aslında sistem kendi kendini mercek altına almış olacak. Şu ana kadar ilköğretim ile ilgili asla sağlam bir fikir ileri sürebileceğimiz veri yoktu. İlköğretimdeki eğitimin kalitesini ortaya koyabilecek bir mekanizma yoktu. Sadece ve sadece okullarda yapılan değerlendirmelerden hareketle bütün Türkiye’deki ilköğretim okulları için, ilköğretimde okutulan dersler için genel bir öngörü yapabilmekteydik. Bazı uluslararası araştırmalara mahkumiyetimiz de bundan kaynaklanmaktaydı. Yeni sistemle birlikte en azından ilköğretimdeki müfredatın gidişatı hakkında önemli bir veri üretmiş olacağız. Bu katkı dahi sistemin ne kadar önemli ne kadar Türkiye için gerekli olduğunu ortaya koyacak ve sistem bir anlamda hesap verebilirlik mekanizmasını üretmiş olacak.
Yeni sistemle birlikte sistem kendisini test edecek bir mekanizma yaratmış oluyor. Bu sayede müfredatlar tekrar masaya yatırılabilir, bu sayede belki de hiç bilmediğimiz bir sınıfta örneğin 7. sınıftaki matematikte önemli bir problem varsa o ortaya çıkacak ilk defa. Ortaya çıkacak sorunlar çerçevesinde yeni çalışmalara ışık tutacak bir altyapı oluşmuş olacak. Yani sistemin kendi kendini kontrol edebilmesi önemli bir şey. Bir diğeri de hesap verebilirlik mekanizmasının hep zayıf olduğumuzu iddia ediyoruz eğitim sisteminde. Bu yeni sistemle birlikte öğretmen, ders, okul hesap verebilirlik açısından daha zorlayıcı bir süreç içerisine girmiş olacak. Daha önceden bir okulun OKS de başarı elde etme konusunda sorumluluğu üstlenmesi, bir kaygısı yoktu. Çünkü OKS de başarıyı elde etmek okul dışı kurumların sırtına yüklenmişti. Öğretmenin de böyle bir kaygısı, okulunda böyle bir endişesi yoktu. Şimdi yeni sistem oturmaya başlar başlamaz, okulun bu sınavlarının bütününde elde edeceği başarı bir şeklide sorgulanacak ve sorumluluk daha çok okul düzeyinde, ders düzeyinde, öğretmen düzeyinde ele alınmış olacak.
Bir diğer nokta ise Milli eğitimde son yıllarda birçok değişiklik yapıldı. Bu değişikliklerin çoğu nicel düzeyde oldu; okul sayısının artması, öğretmen sayısının artması, bilişim altyapısının zenginleşmesi gibi. Bu değişiklik sistemin geleceğini felsefi anlamda etkileyecek düzeyde. Değişikliğe dayalı olarak bazı öngörüleri rahatlıkla söyleyebilirsiniz. Örneğin derslerin önem kazanacağını rahatlıkla şimdiden söylemeniz mümkün. Öğretmenin verdiği derse her hangi bir talimata, genelgeye gerek kalmaksızın daha fazla önem vereceğini şimdiden söyleyebilirsiniz. Bunlar havada kalacak, gerçekleşip, gerçekleşmeyeceğinden emin olmayacağınız tahminler değil. Bunlar kesin gerçekleşecek durumlar. Ancak eğitim sisteminde girişilen başka değişiklikler, başka iyileştirme çabalarına baktığınızda örneğin okul sayılarının artması ile ilgili olarak “okul sayıları arttı öğrencilerin okullarındaki eğitim ve öğretim alma durumu rahatlatıldı” diyebilirsiniz ama eğitimin kalitesine yönelik köklü bir tahmin yürütmeniz zor. Aynı şeklide bilişim altyapısının artmasıyla ilgi olarak da eğitimin kalitesiyle ilgili bariz bir öngörüde bulunmak zor. Ancak yeni durum ile birlikte sistemin geleceğine yönelik çok açık ve net bazı öngörülerde bulunmanız mümkün olabilir. Dolayısıyla bu değişikliği şimdiye kadar girişilen diğer değişikler içerisinde özel bir yere koymak gerekir ve değişikliğin bir ruhu olduğunu, felsefesini olduğunu ifade etmek gerekir.
Yabancı dil sorularıyla ilgili de bazı rahatsızlıklar var. Bunun için bir arayışınız var mı?
- Velilerin kafasını karıştıran noktalardan bir tanesi de yabancı dilden soru sorulacak olması. Yabancı dilin Türkiye’deki durumunu göz önünde bulundurduğunuzda nasıl bir etki bekliyorsunuz? Bu eşitsizlik yaratıyor mu, bu tip bir eleştiri de var…
Yeni sistemin en çarpıcı en üstün yönlerinden birisi bu: Yabancı dilden soruların yeni sistem çerçevesinde sorulacak sorular arasında yer alması. Şimdiye kadar yabancı dilden OKS sınavlarında soru olmadığı için yabancı dil ihmal edilen bir alandı, önemsenen bir alan değildi. Ancak bu yeni sistemle birlikte yabancı dile olan ilginin artmasını bekliyoruz. Yabancı dille ilgili yeterli eğitimin verilip, verilmediği konusunda ileri sürülen tezlerin mantığı pek doğru değil. Eğer bu tezi ilerletecek olursak, aynı durumun matematik için, Türkçe için de söz konusu olduğunu söyleyebiliriz. Sonuçta matematikte de soru sorulmaması gerekir şeklinde bir sonuca ulaşırız ki bu asla doğru değildir. Yabancı dil bu aşamadan sonra öğretmenin üzerinde durduğu, öğrencinin de iyi yabancı dil öğrenmek için talep ettiği bir alan haline gelecek diye bekliyoruz. Kaldı ki Türkiye’nin her yerinde yabancı dille ilgili ayrılan saat boş geçmiyor. Yabancı dil için belirli bir emek enerji harcanıyor.
- Kamuoyundaki sıkıntı size pek yansımıyor galiba. Bu sorular çok mu basit olacak, çok mu az olacak?
- Basit olacak demektense zor olması konusunda bir zorlama olmayacak. Ne ise o verilecek, ne ise o test edilecek. Yabancı dilde de her hangi bir eleme odaklı amacınız olmadığı zaman yabancı dille ilgili her bir sınıf düzeyinde kazandırılmaya çalışılan birikim paralelinde bir sınav yaptığınızda bu sınavın çok korkulacak bir sınav olmadığını görebilirsiniz.
Özel okullarda aynı sorulardan girecek, devlet okulları da aynı sorulardan girecek. Halbuki bir tarafta yabancı dille eğitim yapan okullar var, bir tarafta ise yabancı dilin çok az olduğu okular var. Bu eşitsizlik değil midir?
- Eğer böyle bir eşitsizlik problemi varsa bu az önce söylediğim gibi bütün alanlarda geçerlidir. Kaldı ki yabancı dilde de başarıyı yakalamış olan devlet okulu mevcuttur. Bu uygulamadan sonrada yabancı dilde özel okulları geçebilecek başarıyı elde edebilecek çok sayıda okulun ortaya çıkabileceğini bekleyebiliriz. Çünkü bu çerçeveyi ortaya koyduktan sonra yabancı dil baş edilemeyecek bir ders olmaktan çıkacak. Belki bu motivasyonu ortaöğretime yerleştirme konusunda geliştirmiş olduğumuz sağlam sistem bir tarafa, yabancı dil eğitimini de çok önemli oranda katkı sağlamış olacağız.
Genelde eğitim sistemimizde köktenci bir yaklaşım sergileniyor. Yani bir sistem getiriliyor o sistem köktenci bir şekilde kaldırılıyor, yerine yeni bir sistem getiriliyor. Yeni sistemin bu akıbete maruz kalmayacağını düşünüyor musunuz?
Bu sistem geliştirilirken bu konuya özellikle dikkat edildi. Eğer mevcut OKS tamamen kaldırılmış olsaydı, yerine bir şey ikame edilmeseydi bu problem ortaya çıkacaktı. Sınava bu denli alışkanlık ortaya çıkmışken, sınavı tamamen kaldırma yerine sınavın biçimini değiştirerek bir yol izlenmeye çalışıldı.
Öğretmenlerimizin sistemin unsurlarından birisini oluşturan okul başarısını dikkate alarak yapmış oldukları ölçme değerlendirme çalışmalarını çok sağlıklı bir şekilde gerçekleştirmeleri önem taşımaktadır. Öğretmenlere bu konuda önemli bir rol ve hassasiyet düşmektedir. Eğitimle ilgilenen kamuoyunun da okul dışı kurumlarla ilgili daha sakin daha pedagojik bir temele dayalı bir şekilde düşünmesi gerekir. Bundan sonra rahatlıkla şunu söyleyebiliriz ki; Türk eğitim sisteminin bir belirleyici gerçeği haline gelmiş olan dershaneler o mevcut yapılarını dikkate aldığımızda artık kapandılar. Dershaneler yine devam ediyor ama dershanelerin devam eden yeni yapısı eski yapıdan çok farklı. Dershane şu saatten sonra ancak ve ancak okulu destekleyen kurum haline gelebilir. Başka türlü hayatiyetini devam ettiremez. Türk eğitim sisteminde belirleyici unsur bir sonraki eğitim kademesine geçiş için okuldur. Bu gerçeğin bilinmesinde fayda var.
Yeni ortaöğretime geçiş sistemi şuana kadar gerçekleştirilen eğitim reformlarıyla, başka girişimlerle karşılaştırılırsa ayakları yere basan, somut sonuçlarını alabileceğimiz ve sistemde gerçek anlamda bir dönüşüm yaratabilecek nitelikte bir değişim projesi. Bu değişim projesini eğitim sistemini anlatırken okul sayılarının arttırılması, dersliklerin arttırılması, teknolojik altyapının zenginleştirilmesini takdim ettiğimiz havada takdim etmemek gerekir. Yeni ortaöğretime geçiş sistemi ruhu olan, felsefesi olan bir değişim projesidir. Dolayısıyla yeni sistem anlatılırken, yeni sistem kamuoyuna tanıtılırken o ruhunu anlatacak şekilde gerekli paylaşımların yapılması gerekir. Kamuoyunun da şimdiye kadar girişilen yapılmaya çalışılan birçok değişim, eğitimde yenilik, yenileşme çabaları içerisinde bunu gerçekten farklı bir yere oturtmaları, farklı bir şekilde algılamaları gerekir. Bunu tavsiye ediyoruz. Eğer herhangi bir aksilik olmazsa Türk eğitim sistemini, son 15-20 yıl içerisinde yaşadığı problemlerden sonra daha iyi bir yönelmeye taşıyabilecek en somut, en ayağı yere basan bir değişim girişimi olarak görmek mümkün olacaktır.
Talim ve Terbiye Kurulu Başkanı İrfan Erdoğan’ın açıklamaları böyle. Uygulamayı gördükçe bunların ölçüsünü de anlayacağız…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder